27 Eylül 2013 Cuma

anlamını yitirmiş şeyler**

bu sefer hayat ne kadar garip değil mi ? diye başlamak istemiyorum. ondan hiç birimizin şüphesi kalmamıştır sanırım. adaletsiz, garip, kötü, insanı içine çeken bir girdap gibi. bir hikaye anlatmak istiyorum kendimce. yarı anılar, yarı hislerden süzülen kelimeler. iyi okumalar.

....
tekrardan 8 yaşındaydık. yapabileceğimiz en büyük çılgınlığın, tek başımıza bir taraflara heyecanlı heyecanlı gitmek olduğu yıllar. akşam ezanı okununca eve girilir, el yüz yıkanır ve sofraya oturulur. oynamak için fazla, öğrenmek için az heves var. bazı inek arkadaşlar içinse tam tersi. bide dışlananlar var tabi. yazık onlara, acıyorum, üzülüyorum. bende onlardanım çünkü. büyük ablalar bisikletinle geçersen döveriz diye kovalıyor hep. ben ne yaptıysam onlara. anneme de söyleyemiyorum, gider kızar onlara, sonra onlar beni yalnız görünce döver diye. o kadar çok heves, heyecan, istek var ki anlatmakla bitmez. teknoloji falan yok tabi, tetrise uzay makinasıymışcasına bakıyoruz. hayat öyle anlamlı, öyle değerli, öyle sindire sindire yaşanıyor ki. 
bütün bunları tekrardan ciğerimin en derinlerinde hissettikten sonra, bu hayalimin gerçekleşmesiyle birlikte yapmak isteyeceğimi düşündüğüm şeyler aklıma geldi. o yüzden hemen yola koyuldum. boyum 8'i gösteriyor olabilir ama aklım 22. otobüse binipte yıllar önce tanımak isteyebileceğim tek insanın evini bulma umuduyla yollara düşüyorum. çünkü 22 yaşımızdayken konuştuk bunları, aynı evde olduğunu söyledi bana. beni tanımayacak, kim olduğum hakkında hiç bir fikri yok. ona hayatıyla ilgili şeyler anlattığımda bana ucube gözüyle bakması yüzdebimilyon ihtimal ama olsun. çok fazla istiyorum. teknolojinin olmadığı bu bayatlamamış zamanlarda, içtenlikle yapılan herbişeyi paylaşmak isteyebileceğim tek insan var. şuan kendi etrafıma ördüğüm duvarlar yüzünden umursadığımı belli edemediğim, ama 8 yaşındayken deli gibi umursamak isteyebileceğim tek bir insan. 
....

ben bu hayali kurarken gözümün önüne gelen sahne, mahallede misket oynadığımız, beraber bisiklete bindiğimiz, beraber büyümek gibi bir mutluluğa eriştiğimiz bir yaşam. sabahın köründe başlayan çizgi filmleri beraber izlediğimiz, akşamları ailemizin zoruyla uyumaya çalışırken aynı zamanlarda farklı yerlerde aynı şeyleri düşündüğünden emin olduğum insanla beraber büyüyebileceğim bir yaşam. tüm masumluğuyla, kendimi hala en yakın hissettiğim insan, içimin en derinlerine işlemiş olan insan. hala en samimi hayallerimde, kalbimin kalan en temiz yerinde olan can dostum.

belki ayrıysak düşmeyiz, ama beraber dimdik ayakta olduğumuz kesin.

28.08.13