28 Ekim 2013 Pazartesi

Bir gün her şey biter.

İlk defa seni düşünüp bir şeyler yazarlen ağlamıyor, acı çekmiyorum. Keşke demedim değil, dedim. Keşke bu kadar dayanıpta, bugün yenilmeseydim merakıma. Keşke hiç görmeseydim onları. Ama bunlar artık önemli değil. Asıl demek istediklerim şunlar;

Son kez teşekkür ederim. Beni geçmişten kurtarıp, devam etmeme neden olduğun için. İçimde kalan son bir beklenti ve umudun ne kadar saçma olduğunu gösterdiğin ve gerçeklerle yüzleştirdiğin için. Çok teşekkür ederim, çünkü tutunacak son bir dal olarak görüp sevgimi, belki bir gün demeye devam ediyordum. Çok teşekkür ederim bana gerçekten nefret edilecek bir insan olmadığımı, nefret edilebilir davranışlar sergileyerek gösterdiğin için. 

Hayatımda ilk defa, bir insanın bir sözü yüzünden fiziksel acı çektim. Ne kadar iğrenç bir insan olsam da gözünde, senin kadar düşemezdim. Ne kadar berbat kaldıysam bile aklında, sana o lafları hiç bir zaman yakıştıramaz ve o uslübu kullanamazdım. Boşuna ağlayıp sızlayıp, hala geçmişten gelen hayaletinin acısını çektiğimi bana bu şekilde dank ettirdiğin için çok teşekkür ederim. 

Kalbimdeki yerin dolmayacak. Hala -m eki ile rehberimde kayıtlı olan numaran bile değişmeyecek belki uzun bir süre. Belki bir buhran gecesi aklıma gelip, ne güzel günlerdi diyip sızlanacağım. Fakat şuan sahip olduğum hayatta, bugünümde ve yarınımda yerinin olmadığını çok iyi anladım. 

Herkes değişiyor ister istemez. Ben de değiştim. Çok hemde.. Özüme dönmemde varlığının değil yokluğunun etkisi baya bir oldu. Varlığında ve yokluğunda yaşattığın her şey için binlerce kez teşekkür ederim. Umarım hiç olmadığın kadar mutlu olursun. 

Acı bitti. 

25 Ekim 2013 Cuma

şarkılar şarkılar şarkılar**

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. 
En güzel ışınlanma yöntemi.
Yıllar ne çabuk da geçiyor.
Duygu ilişkili hafıza. 
Bir 8 sene daha geçince ne olacak acaba. 

Bu salak iş güç de ne zaman bitecek, sıkıldım hof.

22 Ekim 2013 Salı

so far removed from all that we went through.

beyaz bir kuşun kanat çırpışında kalmış 
ruhum. varlıkla yokluk arasında gidip geliyor.
hangisi gerçek, hangisi yalan göremez olmuş gözler,
için için yakıyor tüm sözler.
çıkmaz bir sokak, karanlık bir tünel,
geriye dönmek ilerleyiş olmuş,
son bulmuyor gidişler.

neden üstü karalanmış bütün yazdıklarımızın?
çok güzeldi bütün o ezgiler.



çok güzel şarkısın sen.

we only said good-bye with words
i died a hundred times.


21 Ekim 2013 Pazartesi

böyle gitmez, ama sen yine de gitme.

kapıyı kapatmaya yeltendim. rüzgarda çarpıyor.
kapanmadı.
üşüttü, ısıttı, kapanmadı.
soğudu ellerim, yandı içim.
mırıldanıp duruyorum sevdiğin şarkıları,
içimde kanat çırpan bir kuş..
açık değil pencere, gidemiyor.
göndermek niyetinde değilim ki zaten.
şuram acıyor iyiden iyiye..
dayanılmıyor.


19 Ekim 2013 Cumartesi

ftw.

"iyi ki varsın, seni öyle çok seviyorum ki.."

kızılay dağıtır gibi kullanıyoruz bu cümleyi.
yanlış yapıyoruz.
gideceğiz/gidecekler.
insan kalbi böyle böyle nasır oluyor.
yapmayın/yaptırmayın.


day by day.

10 Ekim 2013 Perşembe

SÖZ

hayatımda seni hatırlatmayan bir şey olursa eğer, söz o gün unutacağım.

http://www.youtube.com/watch?v=wDkZLisC1TA


tut elimi sıkıca sarıl bana,
daha iyiyiz biz yan yana.

iş o zaman.
by.

9 Ekim 2013 Çarşamba

AÇACAĞINIZ BAŞLIĞI ... !

http://www.youtube.com/watch?v=7S2l-yYJw1E

ne diyeyim ben daha size?

iz bırakan kitap cümleleri*

ÇOK GÜZELLER Kİ !

"...kelimeden önce de yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık... kelimenin bittiği yerden başladı. kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu."

(bkz: tutunamayanlar)


"...onu sizlere anlatmaya çalışmamın nedeni, onu unutmak istemiyor olmam. insanın dostunu unutması çok acı bir şey. herkesin dostu olmaz. eğer dostumu unutursam, rakamlardan başka bir şeyle ilgilenmeyen büyüklere benzerim."

(bkz: küçük prens)

the moonlight sonata^^

Çok güzel bir rüya görüp, imkansızlığının farkına varıp, rüya gördüğünü anlamak.
sonrasında uyanıp, hepsinin gerçekten de bir rüya olduğunu fark etmek. 
sonrasında hayal kırıklığı, mutsuzluk, etkisinden çıkamama.


ay ışığıyla güneşin aynı anda görülmesi gibi.

koyu gri bulutların arasından çıkan bu ışıltıları resmetmek o kadar zor ki..
çok yeni olmayan bir iskeleden, denize ayaklarını uzatmışsın.
eller arkada, gövdeye destek.
hiç yıldız yok bu gece değil mi? 
bir dileklik bile yok.
hem zaten bir faydası olmuyor ki..

ileride bir yerlerde, derinden gelen bir müzik sesi!
hangi çift dans ediyor?
hangi iki şanslı, bulabilmiş melodramik uyumu?

neden oturdun ki öyle, dizlerini karnına doğru çekerek?
neden düştü yüzün?
hadi gülümse. daha yarına çok var..

Beklemek*

Beklemek çok sıkıcı.
Hele ki mevzu iş ise.
Oyalanalım bari.

Ergin İnan

6 Ekim 2013 Pazar

Daha iyiyiz biz yan yana.

Kış geldi yine. Soğuk günler bizi bekliyor. Nasıl ısıtacaksın ellerini? Moraracaklar yine soğukta. Benim ellerim hep sıcak hala, biliyorum o yüzden. Üşüyordur ellerin. Bi de bir haberim var sana. Şan mülatını geçtim. 600 kişi içinden ilk 15'e girdim. Koloratur sopranoymuşum, çok komik dimi? Sen piyanonun başında olmadıktan sonra neye yarayacak şarkı söylemem bilmiyorum ki? Ha bide midem yanmıyor artık, düzeldi sonunda. Diğer hastalığım vardı ya, o da düzeldi. Çok düzeldim ben, hiç olmadığım kadar. Ama sen görmüyorsun bunları. Deli gibi mutlu olupta, telefonu bir hışımla elime alıp -sana haber vermek için- dehşete düşüyorum bir anda. Korkunç bir kabus gibi. Sonra diyorum ki çok mu duygusal düşünüyorum? Kafamı karıştırıp uzaklaştırıyorum bu düşünceleri, baya idare ediyorum öyle. Ama muhallebi bile yapamaz oldum. Film izleyemez, müzik dinleyemez oldum. Alışıyorum alışmasına. Ne kadar alışmak denirse işte.. Alışıl değilim ki senle 1 haftadan fazla konuşmamaya. Alışamıyorum ki. Her yeni günü kapatamıyorum senle konuşmadan. Zamanında o kadar çok konuşmuşuz ki, hala malzeme çıkıyor bana yeni sohbetler için. Yokluğunu hissettirmiyorlar sağolsunlar. Ama saygı göstereceğim. Belki de hayatımda ilk defa, köpek gibi canım yansa da yapacağım bunu. Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.

-Bilemezsin nasıldır sana iradeli davranmak-

Bileme de zaten.
Hiç bilme.
İyi geceler diğer yarım, ruhuna iyi bak.

27 Eylül 2013 Cuma

-losing my religion-

hayal deryasında bir sandal oluyor insan bu şarkıyı dinlerken sanki.
gerçek dünya ile hayal dünyası arasındaki o büyük uçurum. bir oradayız, bir burada.

what if all these fantasies, come flailing around ?

her uyanışta da biliyor insan,
kendi hayallerinin uzandığı, o varlıkla yokluk arasındaki çizgiye yürüdüğünü.
sonunda örülmüş duvarlar, şeffaf bir perdenin arkasından görülen değişim parıltıları.
arkası sisli, ilerisi yağmurlu.

bir bir düşünüyor insan düşen her taneleri.
böyle küçük bir şeyin bu kadar acı vermesi normal mi ?
bazı şeyler hiç doğru değil.
ucu bucağı görünmeyen ıssız sokakların, kenarında köşesinde kalmış, kendine bile hayrı olmayan sokak lambaları gibi.

ve sonrasında,
the distance in your eyes.

ışığı ararken, yakınlara yürüdükçe uzayan, kararan bir yol.
hiç aydınlanmayacak bir gökyüzü,
hiç doğmayacak bir güneş gibi.
kara bulutlar basıyor tüm gündüzleri, geceleri.

yorulmadan yürümeye çalışıyor insan sonra.
zaten yorgun olduğunu unuturcasına.

hem zaten, -and i don't know if i can do it-

biriktirip doruğa ulaştığında ise,
ondan sonrası her neyse..

no i've said too much, i haven't said enough.


yes.

engellenemeyen harry potter aşkı ** -dumbledore-

babadır, dededir, candır. gay may ayaklarını geçelim, ticari oyunlar bunlar. gelmiş geçmiş en baba karakterlerdendir. güven verir, o varsa kötü bir şey gelmez bizimkilerin başına dedirtir. ama bu bahsettiğim insan, kitapta anlatılandır. filmde değil. ha gambon'n oyunculuğuna değil lafım. lafım, ilk iki filmde harris'in muhteşem dumbledore yansımasını tatmış olan seyirciye, dumbledoru'u hiç anlamamış(kendisine anlatılmamış) olan dumbledore çakmasını karşımıza çıkaran yapımadır. 

ilk iki filmde aydın,bilge,über-kibar,sevecen,espritüel, soğukkanlı adamı yaşadık biz. allah rahmet eylesin ömrü yetmedi o ayrı mesele. ama sonuçta canlı yayın değil, izlemiyo musunuz yayınlamadan önce kardeşim. aslında 3.filmde yine iyiydi. 4.filmde "did ya puç yo neym to dı gablıt of faye" diyene kadar güzel gidiyodu. her neyse. bak her neyse dedim ama dayanamıcam. 5. filmde voldemortla düellosuna ne demeli. ulan voldemortun hayatı boyunca en çok korktuğu kişi bu adam. grindelwald mürver asaya sahip olduğu halde, onu yenmiş adam bu. bi burunsuz voldemortun karşısında o kadar ezilip büzülmemeliydi. demeyin yaşlandı falan, gayet yetersizdi işte. 6.filmde de biraz toparladı gibi düşünmek istiyorum. dumbledore bu sonuçta, hemen yelkenleri indiriyo insan. 

özetleyecek olursak, mutlak güç yolunda kız kardeşini kaybetmiş, mutlak barış yolunda harry'i doğru zamanda ölebilmesi için büyütmüş, hogwarts içinde arkasından iş çevirmediği bi merlin kulu kalmamıştır. (nerden geldi bu sinir anlamadım) (dumbledore'un askerleriyiz) (tontonum benim)

bi şeyler yazmak lazım^^

belki ölmemiş olsa, bu kadar çok değerli olmayacak adamdır.
(bkz: öldükten sonra değer gören insanlar)

öyle bir adamdır, öyle büyük bir kalbi vardır ki, kalemi dile gelip anlatır bütün derinliklerini sayfalara.
durmaz o kalem, bitmez dizeler. susmaz fısıltılar.
öyle bir tasvir eder ki hissettiklerini, yaşatır. 
götürür çok uzaklara, bırakır öyle çaresiz, yalnız, düşünceli.

der ki,
"...sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim 
elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara."

böyle düşünüldüğünüzü düşünsenize.

bazen uzun uzun anlatır, her ayrıntısıyla.
bazen anlatmak istediğini 2-3 kelimede anlarsınız.

der ki,
"sevmek ne uzun kelime"
uzun uzun anlatmaya gerek olmayan bir uzun kelime.
anlamanın marifeti anlamakta bir nefeste.

vitrinde yıllarca duran şarap gibi.
hiç eskitmiyor sevgileri.

ve diyor ki,
"...aşkı anılar besliyor düşler kadar.
bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır,
sevgi eskidikçe sevgi."

eskimemesi gereken şeyler, eskimeyen insanla birlikte güzel.

"yaşlanıp öyle kol kola yürüyelim mi?
ne güzel yaşlanırsın sen..."

ne güzel de anlatıyor derdini,

"..sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım.
ben artık adam olmam bu derde düşeli."

son olarak sevdiğim..

"...bir bir denemişim bütün kelimeleri 
yeni sözler buldum seni görmeyeli.."

anlamını yitirmiş şeyler**

bu sefer hayat ne kadar garip değil mi ? diye başlamak istemiyorum. ondan hiç birimizin şüphesi kalmamıştır sanırım. adaletsiz, garip, kötü, insanı içine çeken bir girdap gibi. bir hikaye anlatmak istiyorum kendimce. yarı anılar, yarı hislerden süzülen kelimeler. iyi okumalar.

....
tekrardan 8 yaşındaydık. yapabileceğimiz en büyük çılgınlığın, tek başımıza bir taraflara heyecanlı heyecanlı gitmek olduğu yıllar. akşam ezanı okununca eve girilir, el yüz yıkanır ve sofraya oturulur. oynamak için fazla, öğrenmek için az heves var. bazı inek arkadaşlar içinse tam tersi. bide dışlananlar var tabi. yazık onlara, acıyorum, üzülüyorum. bende onlardanım çünkü. büyük ablalar bisikletinle geçersen döveriz diye kovalıyor hep. ben ne yaptıysam onlara. anneme de söyleyemiyorum, gider kızar onlara, sonra onlar beni yalnız görünce döver diye. o kadar çok heves, heyecan, istek var ki anlatmakla bitmez. teknoloji falan yok tabi, tetrise uzay makinasıymışcasına bakıyoruz. hayat öyle anlamlı, öyle değerli, öyle sindire sindire yaşanıyor ki. 
bütün bunları tekrardan ciğerimin en derinlerinde hissettikten sonra, bu hayalimin gerçekleşmesiyle birlikte yapmak isteyeceğimi düşündüğüm şeyler aklıma geldi. o yüzden hemen yola koyuldum. boyum 8'i gösteriyor olabilir ama aklım 22. otobüse binipte yıllar önce tanımak isteyebileceğim tek insanın evini bulma umuduyla yollara düşüyorum. çünkü 22 yaşımızdayken konuştuk bunları, aynı evde olduğunu söyledi bana. beni tanımayacak, kim olduğum hakkında hiç bir fikri yok. ona hayatıyla ilgili şeyler anlattığımda bana ucube gözüyle bakması yüzdebimilyon ihtimal ama olsun. çok fazla istiyorum. teknolojinin olmadığı bu bayatlamamış zamanlarda, içtenlikle yapılan herbişeyi paylaşmak isteyebileceğim tek insan var. şuan kendi etrafıma ördüğüm duvarlar yüzünden umursadığımı belli edemediğim, ama 8 yaşındayken deli gibi umursamak isteyebileceğim tek bir insan. 
....

ben bu hayali kurarken gözümün önüne gelen sahne, mahallede misket oynadığımız, beraber bisiklete bindiğimiz, beraber büyümek gibi bir mutluluğa eriştiğimiz bir yaşam. sabahın köründe başlayan çizgi filmleri beraber izlediğimiz, akşamları ailemizin zoruyla uyumaya çalışırken aynı zamanlarda farklı yerlerde aynı şeyleri düşündüğünden emin olduğum insanla beraber büyüyebileceğim bir yaşam. tüm masumluğuyla, kendimi hala en yakın hissettiğim insan, içimin en derinlerine işlemiş olan insan. hala en samimi hayallerimde, kalbimin kalan en temiz yerinde olan can dostum.

belki ayrıysak düşmeyiz, ama beraber dimdik ayakta olduğumuz kesin.

28.08.13

28 Ağustos 2013 Çarşamba

kavram karmaşası*

Ayrılık garipmiş. İnsanda çok değişik duyguları bir anda yaşatan, tuhaf bir duygu.

böyle olmamalıydı diye sayıklarken, canımın acıdığını hissediyorum.
bu son olsun o zaman.
mutluluktan korkan insanın hazin öyküsü.

slow down, take your time, it'll be alright.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

evet,sen !

gitmek bir kere akla düştü mü, kalmak zordur.

kaç kere düş'tük?

_____________________________________

23 Ağustos 2013 Cuma

olur ara sıra**

dedi ki ;
"sen gerçekten o musun?"
aslında demedi. duymadı kulaklarım. görmedi gözlerim. ama dedi, biliyorum.
dedim;
"ben her zaman o'yum."
dedi;
"gittiğin yerde bahar var mı?"
dedim;
"düşmüş yapraklar sarı, gökyüzü mavi, ağaçlar yeşil, pamuk yağıyor üstüme."
dedi;
"bitti."
dedim;
"bitti."
sonra gitti.
her şey böyle bitti.

22 Ağustos 2013 Perşembe

** kuliste yarasını saran soytarı

kasketim eğip üstüne acılarımın.
sen yüzüne sürgün olduğum kadın,
kardeşim olan gözlerini unutmadım,
çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat.

Cemal Süreya



Beni anlayanlar her zaman anlıyor, hiç şaşmadı. Ölümsüzsünüz bayım.
güzel günler, neşeli günler. hüznün kuşları eksik bir tek. siz de gelin, tamamlanalım.

15 Ağustos 2013 Perşembe

aynen öyle^^

hiç bilmezdim yaşattıklarımı yaşayacağımı. ilahi adalete her zaman inanmışımdır ama ne bileyim, düşünmedim. belki de düşünmek istemedim. ama herkes yaşattıklarını yaşayacak diye düşünüyorum ben. o yüzden, ağzı yanmış olanların tavsiyelerine kulak verseniz iyi edersiniz. 

hayatta gerçekten küçümsenemeyecek kadar büyük ve güzel bir duygu var ki o da sevgidir. yenemeyeceği çok az şey olduğunu düşünüyorum. çoğunlukta böyle düşünmeye başladığı zaman, işte o zaman nefes almaya başlayabiliriz rahatlıkta. 

sağlıcakla.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

ütöp(ik)ya*

orta dünyada bir elf olmak isterdim. büyü yapabilen elflerin kabilesine mensup olanından. büyüyü kullanmayı öğrenmek için hogwarst'a gitsinler mesela. bir tane dev, bir tane cüce, bir tane at-adam, bir tane insan arkadaşım olsun. duvarlarından çikolata akan bir nikada* evcil hayvan olarak unicorn besleyeyim. lightsaber ile büyü yapılsın, bilge büyücümüz de johnny depp olsun. hogwarst bahar şenliklerinde, freddie mercury gelip it's a kind of magic söylesin. kötülük diye bir şey olmasın mesela. kötü hiçbir şey olmasın. sadece gülüp eğlenelim, şarkı söyleyelim. sonra bi ara da ölür gideriz nasılsa.

*ev
ooyy oy.
saygılarımla.

13 Ağustos 2013 Salı

my melancholy blues**



"ahşap bir masanın üzerinde duran bir şarap kadehi ve yarılanmış bir şarap şişesi. loş bir ışık süzülüyor bütün odaya, cam hafif aralık ve yağmurun sesi geliyor. şarkıyla bütünleşip kanımın daha bir coşkulu akmasına yardımcı oluyor. 

duvarda maziden kalan insanların fotoğrafları, bir köşede hiç bozulmamış yatağım, başucunda okumak için uğraştığım fakat hiç okuyamadığım kitaplar. dizlerimi karnıma doğru çekmiş, bir duvara yaslanmış, ne düşündüğümü düşünüyorum." 

_____________________________

slow down, take your time, it'll be alright.

alright.

10 Ağustos 2013 Cumartesi

one day*

Bir gün hayat bizi bağışlayacak. Terazinin iki tarafının da dengelendiği o güne kadar, ruhuna iyi bak.

26 Temmuz 2013 Cuma

Düşünme dünü,düşlerle harcama bugünü ! Bırak kapatma güzel yarınların önünü -

İnsan neden mutlu olmaya cesaret edemez ? Belki alışkanlıklardan kaynaklanıyordur,belki de korkudan bilmiyorum. Henüz karar veremedim. Cevabı olmayan bazı sorulara vardır elbet ama bu sorunun bir cevabı olmalı. Mantıklı güzel bir cevabı kesinlikle olmalı. Ama bu cevabı kimin bildiğini bilmiyorum. Öğrendiğim an direk dalarım o şahısa,yapışırım yakasına :) Onu bunu bırakalım da asıl meseleye dönelim. Mutlu olmaya cesaret edememek. Evet ! Kesinlikle buna cesaret edemiyorum. Ne kadar salakça bir durum değil mi ? Bırak düşünme dünü,yarını. Geçmişi bir köşeye at,gelecek için endişelenme. Yaşa bugününü doya doya. Yapman gerekeni yap ve gerisini Allah'a havale et. Ama yok nerede bende o rahatlık. Nerede bende o disiplin,o irade. Gerçekten bilmiyorum ne yapmam gerektiğini. Aslında biliyorum da bilmiyorum işte. Bilmiyorum demeye neden bu kadar çok alıştım ve neden sürekli o kelimeyi kullanır oldum onu da bilmiyorum. Al işte bilmiyorum ! Çok klişe olacak ama gerçekten de ; " Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir " diyorum. 


"Bir yanın kış,bir yanın yaz. Gündüzlerin sıcak , gecelerin ayaz. Bırak geçmişi,unut geleceği, yaşa bugünü , dök içini karanlıklara avaz avaz." 

25 Mart 2013 Pazartesi

Don't try "so Hard" **


"...Ne kadar yakından ve arada uçurumlar,
İnsanlar,evler aramızda duvarlar gibi..."

[Cemal Süreya]

All right'

*With every single beat of my heart..

12 Mart 2013 Salı

büyülü düşler**

Mutluluk neden daimi olmaz ki hiç.. Tamam daimi olmasın ama en azından biraz uzun sürsün be. İnsanın damağında bırakmasın tadını.. Ha bide şu her olayın üst üste gelmesi falan. İyi şeyler değil bunlar hayat.  İnsanlar da değil mesela. İnsandan kıymet görmek için çabalarsan, boşa çabalarsın. Ne varsa göklerde var.

O zaman pinhani - yalandan da olsa gelsin.


_____________________________________

İyi günler dileyerek sığınağıma dönüyorum.




8 Şubat 2013 Cuma

Take your time**

Imany ablamız ne demiş ?

"Slow Down, take your time . . . take it easy,open your eyes along with your mind . . . God is Love and Love is all around . . . Now is the time to get away with your Life . . . It's so hard sometimes but you're not the only one . . ."

sağlıcakla.


________________________________________________

4 Şubat 2013 Pazartesi

her bahar öncesinde**

Her yelkovan ilerleyişinde bir nota üflüyor zaman. Kimi pes, kimi tiz. Yokluklar karışıyor ezgilere, varlıklar son buluyor dizelerde... ve sen, her şeyi bir kenara bırakıp çok uzaklara gidiyorsun. Gidiyorsun ve arkana bile bakmıyorsun. Acı mı verir dönüp bakmak, ya kendine ya bıraktıklarına ? Hangisi daha acıdır ki hem zaten ? Gitmekler kalmaklar.. hangisi daha acıdır ? söylesene.

Turuncu yaprakların düştüğü bir yol hayal ediyorum ben sonra. Yolun iki tarafına toplanmış, sarı ve turuncu yapraklar. Karanlık bir gece. Sokak lambaları bile yanmıyor. Hep orada yürüyormuş gibi, hep gidişler, hep gidişler. Hep oradan gidiyorsun. Yoksa ben miyim o giden ? Bilmiyorum. Acı ama bilmiyorum. 

Hiç dumanlı bir fonda şarkı söyledin mi mesela ? Dinledin ama söyledin mi ? Duman göz kapaklarını yakarken hiç sessizliğe gömüldü mü kalbin ? Derinliklerinden gözlerine kadar acı akıttı mı ? Yüreğin, kafesinden kurtulmak istercesine göğsünü acıttı mı hiç ? 

Sen hiç insan olmaya çalıştın mı ? Ardında bıraktıkların için üzülmeye çalıştın mı hiç ? En azından vicdanını rahatlatmak için, bir nebze olsun açı çekmeye çalıştın mı ? Kendi karanlığında boğulmadan önce, uğraş verecek misin benliğini yaşatmak için ? Gözlerini kapattığında rahat uyumak için kaç koyun saydın geceler boyunca ? Yoksa o koyunları da mı bırakıp gittin ? 

Yağmur altında ıslanmayı sever misin ? Sevmessin sanırım. Makyajın akar. Geride bıraktıklarının yüreğinde bıraktığın yaşlar gelir aklına, sıkıntı verir. Gerçi bunları düşünüp sıkılır mısın ki sen hiç ? Boş ver düşünme bunları.. ama ıslan. Belki günahlarını temizlersin.



Eksikliklerle geçen ömrünü, telaşlı saatlerle tamamla. Telâş uğruna yaktığın gemileri sür kıyılara. Gerçi bu saatten sonra hangi liman kıyı olur ki sana?

__________________________________

ki sen...

30 Ocak 2013 Çarşamba

Bir dön bak**

Amatör falan filan ama ayrı bi tadı var benim için yahu ^^




Acı bitti , sende bittin gözümde,
Yalanlar söyledin sevgimi bile bile.
Artık bitti bu yalan öykü de,
Yalnız kaldım sonsuz hasretinle.

Ama sensizlik çok zor ,
Bu ıssız gecelerde,
Bir dön bak bana,
Acılar yüreğimde.

Ama sensizlikte zor,
Bu bomboş hecelerde,
Bir dön bak bana,
Acıtan düşlerime.

what is so clear ? ^^

İnsanın tamamen özgür olduğu, kalbini sıkıntıya sokmadan içindekileri dökebileceği bir platform var mıdır ki ? Ne biliyim, kural mural düşünmeden, nasıl biteceğini umursamadan, insanlar görünce ne derler diye takılmadan rahatça davranabileceği bir şey ? Bir alan, bir sanat, bir spor yada ne biliyim her hangi bişey işte. Eğer varsa biri beni onunla tanıştırsın. Hayalimdekileri, içimdekileri, kafamdan geçenleri hiç zorlanmadan aktarıp rahatlayayım. Huzura ereyim :)

Be free with your tempo**

___________________________



27 Ocak 2013 Pazar

Ringe havlu atmak

En güzeli iş,
Sadece iş,
Önce aile,
Sonra iş.
Sağlıkta var,
Sonra iş.
Huzur var, o var bu var.

Ama hepsinin ötesinde bir şey var ki,
Ne ötesi var ne berisi var.
Yeter ki ellerini açıp, göğe bakmayı bil.

Saygı ve sevgilerimle.

22 Ocak 2013 Salı

Amelie defteri**

Değiştim. Neden biliyor musunuz ? Çünkü kendime ve sevdiklerime verdiğim zararlardan sıkıldım. Çünkü ben o değildim. Çünkü Hayat 'ben'den daha fazlası ve üzülmeye yetemeyecek kadar çok kısa. Her şeyi kadere bırakmamak gerektiğini bilecek kadar şey yaşadım ama hala bir şeylerin oluruna bırakılması gerektiğine inanıyorum. Buna inanmak için yeterince sebebim var. Ben buna inandığım için başkasının da inanmasını bekleyemem elbet. Öyle işte.. Savrulup gidiyoruz. Bütün iş nefeste :)


______________________________

Ben değil de biz olabiliyosan, işte hayat o zaman güzel. Tüm sıkıntıların önünde benim durmamla bizim durmamız arasında dağlar var çünkü.

Together we stand, divided we fall.

Hayat kısa, kuşlar uçuyor.

By.

18 Ocak 2013 Cuma

Uzaksan duyamazsın**

Bi'şey. Diyeyim mi ? İnsanlar genelde, aynı zaman dilimi içinde aynı oranda mutlu olamazlar. İnsanlar birbirlerini aynı anda aynı ölçüde sevemezler genelde, aynı oranda saygı duyamazlar. Fikirler farklılaşmaya başladıkça zaman geçer, zaman geçtikçe yakınlaşır ama uzak kalır. Çünkü hayatın kanunu gibi bir şeydir bu. Bakın şöyle anlatayım. İki insan düşünün. Bir tanesi çok fedakar, anlayışlı, sabırlı, çok seven. Diğer insansa tam tersi. Verilen değeri göremeyen, onun için yapılan fedakarlıkları anlamayan. Bu değişkenleri bir teraziye koyun. Biri en tepede biri en aşağıda gibi bi'şeydir. Ama zaman geçtikçe bu yüksekteki değişkenimizin yükü artar. Gittikçe ağırlaşmaya başlar, gittikçe özünden kaybeder, çektiklerinden alır. Orası ağırlaşmaya başladıkça diğer taraf bundan etkilenerek hareketlerini, düşüncelerini değiştirmeye başlar. Diğer değişkenlerden aldığı değil de, özü olur ağırlığı. Aslında ne hafiftir o... Burada terazi tamamen ters döner. İkinci değişkenimiz olması gerektiği gibi olmuştur ama diğeri değişmiştir bu sefer. Hep böyle kalacak değil tabi, zaman geçtikçe eşitlenmeye çalışırlar. Ama birbirlerinin özüne alışan bu insanlar, bu saatten sonra eşitlenseler bile, birbirleriden sonsuz saflık ve pürlük istedikleri için asla aynı tatminliği duyamazlar. Çünkü terazinin iki tarafınında en yüksekte ve eşit durması mümkün değildir. Ya bir taraf yüksekte olup ödün verir, bütün saflığıyla diğer her şeyden arınarak bu beraberliği yürütür, yada ikisi de orta standartta buluşur, yarı öz - yarı geçiştirilmiş bir hayat yaşarlar. İki tarafında ağırlığı, birbirine bağlıdır.

Karışık oldu ama olsun.
_________________________


Bi istisna yapıp uçmalıyız.
Göklerin en yükseğinde..

Who wants to live forever?

Ben içimdekileri anlattıkça, onlar farklı boyutlar kazanarak daha da çoğalıyorlar. Anlattıkça anlattırıyor bu meret. Hissettiklerimi anlatmanın en güzel yolu yazmak olduğundan hep bunu yapıyorum. Ama artık yetmiyor. Öyle bir his ki bu, tükenmiş gibi kelimeler. Çok şey bildiğini zannedip konuşup duranlardan olmaktan çok korkuyorum. Ama öyle değil be. En içten gelenler bunlar, en derinlerden. Sırf bu yüzden biraz saygı görmeli, boş boş konuşuyor denmemeli bence. Kendimi yine avuttuğuma göre başlayabilirim.

Öyle bir hale düştüm ki, ne önümü görebiliyorum ne gerimi. Şuan da sıkışıp kalmış gibiyim. Hayat üstüme üstüme geliyor ama ben güçlü durmak zorundayım. Mutsuz değilim, hakkım var. Ama mutlu muyum onu bilmiyorum. Mutlu değilim diyerek hem hayata, hem kendime hemde sevdiklerime bu nankörlüğü yapamam. Allah yukarda, mutsuz değilim. Ama bi'şeyler eksik. Olduğum kişi, ne kadar değişmiş olursa olsun eksik gibi. Değiştim evet, eminim. Ama ne eksik ? Nedir bu içteki boşluk ?

Sıkıntılarımı anlatayım bu arada. Güvendiğim ve umursadığım çok az insan kaldı. Onların dışında kim olursa olsun söyledikleri bir kulağımdan girip, diğerinden çıkıyor. Dedikleri kesinlikle yalan bana göre. Yaptıkları samimiyetsiz. Arkamdan konuştuklarına eminim. Benim iyiliğimi istiyorlarsa, kesin kendi çıkarları vardır. Evet insanlar hakkındaki düşüncelerim bunlar. Bide sevdiklerimi anlatayım. Dibine kadar yanlarında olmak istiyorum artık. Gerçek olduklarına inanmak istiyorum. Onları telaşla yaşamak istemiyorum. Mutsu-zum dediğinde, cümlesini yanımda tamamlasın istiyorum. Mutlu-yum dediğimde, yanında gülmek istiyorum. Şu gün buluşulacak dediğinde, ben değil de bi kere o arasın istiyorum. Neyse birinden o konuda şikayetçiyim ama onu da öyle kabullendim. Üstüne gitmek bu saatten sonra beni bitirir. Ama güven versinler istiyorum. Arkamdan konuşmuyorlar demek istiyorum. Sevdiklerim ve diğer insanlar arasında bariz bir fark olsun istiyorum. Dertleri derdim, derdim dertleri olsun istiyorum. Yapan da var yapmayanda. Of ne biliyim. Ben olması istendiği gibi bi insan olmaya hazırım onlar için. Yeter ki görsünler istiyorum. İşte o zaman üstüme düşeni yapmazsam, ömrümün sonuna kadar mutsuzluktan gebermeye terk edileyim, koymaz o zaman. Neyse uzar gider bu, uyku vaktidir.

_______________

Bir adamın anında mutlu olmayan bir kadın neden mutluluğu başka bir adamın yanında arasın ki ? Eğer gerçekten kafesten kurtulmak istiyorsa ve özgürlüğü arıyorsa, neden öbür adamın yanına gidiyor ?

İnsan aşk için değil, sevdikleri için ölsün. İşte hayat o zaman hayat !

16 Ocak 2013 Çarşamba

Tını **

Ne olursa olsun hayat, başaramayacaksın hiçbir zaman, uçurumlar döşemeyi aramıza...

:)

Kalplerimiz her zaman avuçlarımızın içinde..

14 Ocak 2013 Pazartesi

is this the world we created **

Gerçekler en dayanıklı, en yıkılmaz şeylerdir. Lakin geri döndürülümezler kolay kolay. İşte bu yüzdendir farkına vardığımızda, farkına varmak için çok fazla zamanımız olduğu ama artık geç olduğu.

I've said too much,
I haven't said enough.

114 gün mektupları **

Hayatım boyunca, keşke şu olsa diye başladığım çoğu cümlelerde ki özne zaman makinesi olmuştur. Hep bir şeyleri düzeltmek için yada kanıtlamak için istedim bunu. Hep uyudum, hep uyandım. Çoğu istediğimi yaptım, çoğunu yapamadım. Nice mutluluklar, nice üzüntüler yaşadım. Çok fazla sevdim, bir o kadar nefret ettim. Söyledim, duydum, ağladım, güldüm. Ama sanırım hiç bu kadar fazla dönmek istememişimdir geçmişe bu ara istediğim kadar. Geçmişte de farkındaydım çünkü, düzeltebilirdim. Elime çok fazla şans geçti. Bu bilinçli salaklığı düzeltmek istediğim kadar hiçbir şeyi düzeltmek istemedim başka.

Ha bir de şunu fark ettim gün itibariyle. Bugüne kadar yaptığım tüm sevgi ve aşk tanımlamaları yanlışmış. Yada benim için yanlışmış. Sonsuza kadar sürebilecek bir aşka hiç inanmadım. Sevgi öyle değil ama. O yüzden ben sevgiye inanıyorum. O yüzden, çook eski zamanlarda aşk zannettiğim o duyguyu açıklarken kullandığım ne varsa, yanlışmış. Belki başkaları da aşk der anlatsam. Ama değil biliyorum. Özellikle tek bir kişi için, içimde barındırdığım tüm duyguların ne olduğundan adım gibi eminim. Varsın herkes buna aşk desin, love desin ne biliyim ne derlerse desinler. Aşk ama öyle bir aşk ki, sevgililer de birbirine böyle bir sevgiyle bağlansalar, herkes son nefesini, bütün hayatını tek kişiyi sevmiş olarak, o kişinin kollarında verir.

Keşke aklımı okuyabilse de anlasa.

_________________________

Time, it needs time,
To win back your love again..
I will be there, I will be there.
Love, only love,
Can bring back your love someday.
I will be there, I will be there.

If we'd go again,
All the way from the start.
I would try to change,
The things that killed our love.

Your pride has built a wall, so strong,
That I can't get through.
Is there really no chance?
To start once again,
I'm still loving you...

p.s : bahsi geçen sözlerde "love" sevgi sözcüğünün karşılığı olarak düşünülüp yazılmıştır :)

Bide p.s 2 : aşk denen şeyin kafası götüne girsin inşallah. Nasıl bi cümle olduysa, O kadar sinirlendim işte. Aşk'mış. Lafı bile zarar, kodumun gereksiz laneti ya !

Nevermore **

Size çok gerçek bir şey söylicem, tecrübeyle binbeşyüz kere sabittir.

Annem hep der ezelden beri, başkasına yaptığını ve başkasında hor gördüğün şeyi yaşamadan yada yapmadan ölmezsin. O yüzden birine bişey yaparken, bişey derken dikkat et kızım diye. Bu yaşıma kadar her başıma geldiğinde , evet bak yine oldu dedim ama daha sonrasında hiç dikkat etmedim. Her zaman da oldu. Bazen düşünce bile suçtur bu ilahi adalette. Ne ekersen onu biçersin demiş atalarımız. Var bir bildikleri, ciddiye almak lazım.
__________________________

Even valleys below, where the rays of the sun where so warm and tender ?

12 Ocak 2013 Cumartesi

Hiç*lik - Hiç oldun mu hiç ?

Hiç, bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda
kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
...hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek…
çok kötü değil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek,
artık sonunun “Pi” hali değil mi? Biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak,
ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı fark etmeden.
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına?
Güzel bir cafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde,
güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın için onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün
oldu mu hiç?
Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatan'dan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu, bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar
oldu mu hiç?
Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine
aşk şiirleri yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasını gördüğün,
ama merhem olamadığın zamanlar.
Gücünün,
hani o tanrısal gücünün,
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç…
Hiiç…
hiç…
bir hiç…


Can Dündar-Alıntıdır



11 Ocak 2013 Cuma

Don't try "so Hard" **

"...Ne kadar yakından ve arada uçurumlar,
İnsanlar,evler aramızda duvarlar gibi..."

[Cemal Süreya]

All right'

*With every single beat of my heart..

7 Ocak 2013 Pazartesi

Geç(m)iyor zaman**


Bitenler, başlayanlar, gidenler, kalanlar, olanlar, olmayanlar, olduğunu savunup aslında hiç olmamış olanlar...

Kısır döngüye girmiş hayat. Hangisi gerçek hangisi yalan, hangisi ölüm hangisi yaşam çözemez olmuşuz adeta. Bildiklerimiz gördüklerimizle yer değiştirmiş, duyduklarımızı unutmuşuz. Gördüklerimiz gözümüzden kaçmış, söylediklerimize inanamaz olmuşuz.

Sebeplerimiz, sonuçlarımız, hatta bazen kaçışlarımız... Tutturmuşuz bir zaman, ha geçti ha geçecek. Bekleyişler sonumuza uzanmış haberimiz yok. Tâkat'imiz tak etmiş, kime sorsan hak etmiş, olmuş bitmiş, geçmiş gitmiş. Vedalar gelecek zamanda tükenmiş. Kalanlar gitmiş, gidenler unutmuş, unutulanlar üzülmüş, üzenler yüz üstü kalmış. Aslında herkes bi'yerlerde kalakalmış.




Caring about ourselves.
 This is our last dance.



6 Ocak 2013 Pazar

Öyle işte *

"İnsan seviyorsa karşılık görmese bile herşeyden vazgeçip onunla uğraşır, uğraşmıyorsa sevmekten vazgeçmiş demektir!"
[Lois Aragon]

"Hiç kapıldın mı o hisse. Gitmek istersin hani, ama aynı zamanda da kalmak gelir içinden.."

[C. Palahniuk]

"Tek pişmanlığım kelimelerimi bile haketmeyen insanlara, saatlerce cümleler kurmaktır.."

[İ. Berk]

"Kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım!"
[İlhan Berk]


"Kırık dökük olduğu halde çalışabilen tek şey, insan kalbidir.."
[M. Longston]

"Gitme! diyebilecek kadar güçlü olmalı insan. Çünkü, hiç kimse kaybettiklerini unutabilecek kadar güçlü değil.."
[V. Hugo]


"Bir kadın sana ağlayarak git diyorsa, yapman gereken tek şey kalmaktır."
[M. Longston]

"Tam unuttuğunu sanırsın, karşına çıkar tebessüm eder ve yine bağlar seni kendine. Yine inanırsın yalan olduğunu bilsen bile.."
[C. Süreya]


dimi ama ?

Öyle dalmışız ki düşlere, hayallerimiz paslanmış..

Gerçekler acı çekmiş, çektirmiş. Hayallerin pasını silme vakti geldi artık.Gece' aydınlanıyor, güneşin doğmasına az kalmış. Işıl ışıl yıldızlara emanet yağmalanmış duygular, kayan yıldızlara yüklenmiş düşler, birer birer düşüyorlar gökyüzünden.. Anlamları yıldızlara yüklenmiş her bir anı, giderek kayboluyor usul usul parlayan gün ışığında. Kızılla mavinin el ele tutuştuğu o yerde açıyorum gözlerimi.Hem gündüz varken geceye özlem neden ki ? Güneş varken aya özlem niye ? Mumları söndürmenin vakti geldi de geçiyor bile. Düşlerden uyanmanın vaktidir şimdi. 




 düşlerden uyanmanın 
 vaktidir şimdi. 
________________________