18 Aralık 2011 Pazar

İki bilinmeyenli denklem & fonksiyonel kısır döngü (gof)^

Sevgi nedir ? Çok klişe oldu,evet.. Çokça zamandır sorulur bu soru. Herkes kendine göre bir cevap verir, yada veremez. Böyle sürüp gidiyor. Peki klişeliğinden arındırıp sorunun özüne odaklanırsak, gerçekten de ne bu sevgi ? Kimi sevip, kimi sevmediğimizi nasıl anlayabiliyoruz? Nasıl işliyor bütün bunlar ? Çok sevdiğimiz birinin yanında sıkılır mıyız? Yada sevmediğimiz birinin yanında olmaya dayanabilir miyiz? Çok soru var aklımda bunlar gibi. Çok sıkıldım çünkü.

Duygular kalpten dile gelene kadar şekil değiştiriyor bazen. Bazen beyinde bloke oluyor falan. Sevgi gibi kutsal bir şeyi, madalyonun iki yüzü haline nasıl getirebiliyoruz ki biz ? Buna hakkımız olup olmadığını sorgulamak bir kenara, nasıl oluyor da bu güzel duyguyu kişisel cehennemimize çevirebiliyoruz  ? (ve tam bu noktada Joytürk bombayı patlatır. Erkin Koray - Seni her gördüğümde) Yüzyıllardır söylenir. "Sevginin karşılıklı olması gerekmez." "Karşılık beklenmeyen sevgi, gerçek sevgidir." ve buna benzer bir ton cümle.. Çocukluğumuzun hikayeleri, yüzyılların destanları, tarihe geçmiş sevgiler nasıl bu denli şekil değiştirebildi de günümüzün entrikalarına bulaştı ? Gerçek sevgi dedikleri şeyden kaldı mı diye çok düşünüyorum.

Bu arada ister istemez kısa bir dipnot düşme gereği duyuyorum. Bazı manevi değerlerini yitirmemiş,kutsal sevgiler hala süregelmekte. Anne mesela. Cennetin fragmanı onlar bizim için. Bizim mutluluğumuz için her şeyi yapabilecek, gözü kapalı canını verebilecek yegane varlıklar. Onlara lafım yok vesselam. Gerçi günümüzde cinnet geçirip kızını,oğlunu öldürenleri de duymuyor değiliz. Neyse bunlar da ayrı konu, şimdi oralara hiç bulaşmayalım. Benim asıl bahsetmek istediğim; bazı insanların, hayatımızın her yerinde olmasını istetecek kadar büyük olan, dostluk ve aşk gibi sevgi türleri. "Aşk ile Sevgi aynı şey değil " dediğinizi duyar gibiyim sanki.. Evet değil, bende bu fikirdeyim. Ama ister istemez aklıma bir soru daha geliyor. "İnsan sevmediği birine aşık olabilir mi?" Şekil itibari ile çok saçma bir soru oldu dimi ? Ama düşünecek olursak aslında çok mantıklı bir yere çıkıyor. Şöyle ki ; "Aşk benim olsun, sevgi mutlu olsun der" sözünü duymuşsunuzdur belki. Bu cümleye kesinlikle katılıyorum. Aşık birazda bencilliktir ve bunca zamandır gördüğüm,duyduğum yada tanık olduğum aşklara bakınca "Aşk geçicidir" diye bir sonuca da varıyorum aynı zamanda. Peki ya efsane olmuş aşklar ? Leylalar, Mecnunlar ? Bütün o duyduğumuz olağanüstü aşk hikayeleri gerçek miydi ? Yoksa hepsi ticari oyunlara bulaşmış, süslü edebiyatlar mıydı ? Günümüze bakacak olursak, ne kadar gönülsüzce olsa da ben bu soruya evet diye cevap veririm. Bitmeyen aşk diye bir şey olduğunu düşünemiyorum çünkü. Günümüzde aşkın her şeye konu olmasına rağmen, bitmeyecek kadar büyük bir şey olduğuna inanamıyorum. Peki acaba hangisi gerçek ? Aşk biter mi bitmez mi ? Eğer aşk bitmeyen bir şeyse, biz nerede yanlış yapıyoruz o zaman ? Aşk benim olsun der diye, sadece benim olsun deyip de mutlu olsun kısmını mı unutuyoruz. Sevgimiz mi eksik ? A-aa, lütfen. Öyle bir şey yok bize göre. Dilimizde bir "sevgi" tutturmuşuz, ölümüne seviyoruz kim sorsa. Peki ya aşkımız ? - " Çok ayıp ! ", ölümüne aşığız. (ve Joytürk asıl bombayı burada patlatır. Duman araya " Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk ! " diye girmiş bulunuyor :D ) Aşkın gelişi,aklın gidişidir derler ya.. Aklımızı kaybedecek kadar çok aşığız hatta. Ama bu cevaplar matematiğe uymuyor. Sağlanmıyor bu denklem. Madem hepsi tam, neden bitiyor bu aşklar? Yıllardır aşkı anlatanlar mı yalancı biz mi ? Yalancı bizsek, bilmeden mi yalan söylüyoruz acaba ? Aşkın yada sevginin ne olduğunu bilmediğimiz için mi öyle sanıyoruz ? Acaba aşk nasıl bir şey ? Sahi bu arada , sevgi neydi ?