28 Ocak 2012 Cumartesi

Carpe Diem ^^

‎"  İki şey: aşk ve şiir; Mutsuzlukla beslenir biri,biri ona dönüşür. "


Ne güzel demiş Cemal Süreya. Üstat bunu yazarken ne düşündü bilmiyorum ama benim okurken yaptığım çıkarım; mutsuzluk ile beslenen şey aşktır ve git gide şiire dönüşür. "Mutlu aşk yoktur" ne de olsa değil mi ? Aşkın varlığı yada yokluğu önce kanıtlanması gereken tabi ama var olduğunu kabul ediyorum. Fakat mutlulukla uzaktan yakından alakası yok bence. Karşılıksız aşk mutlu etmez mesela. Aksine mutsuzluğun babasıdır. Tabi bu mutsuzluğa alışma süreci geçtikten sonra insan mutsuzluğundan mutlu olmaya başlar o ayrı mesele. Bir sürü örnek var. Bildiğimiz, bilmediğimiz, gördüğümüz yada görmediğimiz binlerce örnek.. Çevremizde olanlar, geçmişten bugüne kadar gelen efsaneler, onlar, bunlar,şunlar.. Mutlu aşk olduğuna inanmıyorum kısacası. Sanırım Cemal Süreya da inanmıyordu. Bu denli aşk insanı olup da nasıl mutlu aşk olduğuna inanmaz bir insan değil mi ? Yanlış. İnsan, bazen hayatını inanmadığı şeylere adayabilir. Gayette mutlu aşkın varlığına inanmayan bir insan aşk insanı olabilir. Çünkü aşka aşıktır. Varyansların hiçbir önemi yoktur onun için. Aşka aşık olmak karşılıksız aşk kategorisine girer diye düşünüyorum. Bir aşkta mutsuzluk verebilecek şeyler arasında ilk 5'e de girer sanırım. Bir münazarada,doğru olmadığı bariz bir şekilde ortada olan bir konuyu savunmak gibi bir şeydir bu. Genel yargılar o şeyin yanlış olduğunu gösterir. Ama kazanmak için bütün yargıları saf dışı bırakmak zorundadır onu savunan kişi. Karaya ak demek gibi bir şey. Bilirsin o karadır. Ama onun ak olduğunu savunabilirsin. Tamamen gidişat ile alakalıdır. Hangi yoldan, hangi fikirden gittiğin ile alakalıdır. Sonunda kazansan bile o genel yargı değişmez. Sadece bir tür sihirbazlık yapmış olursun. El çabukluğu, göz yanılması gibi.. Kalp yanılmasıdır buda. Bütün hareketleri,sözleri ve olabilecek bütün fiilleri, aslında doğrusunu bildiğin yanlışı savunmak için birleştirirsin. Bakış açısı artık sadece o şekildedir. Sonuç mu ? Münazarada kazanabiliriz ama aşkta hayır. Her zaman ödül yoktur bu çabaların sonunda. Konu aşksa, ödül mutluluktur zaten. Mutlu aşk yoktur demiştim,  değil mi ? :) 
Peki bu kaçınılmaz sondan sonra ne mi olur ? Şair oluruz. Filozof olma yolunda ilerleriz. Depresyona gireriz. Efesin sponsor olduğu, dumanlı ve bol müzikli bir hayat geçirmeye başlarız. Bu süreç ne kadar sürer bilinmez, bünye meselesi. Fakat bildiğim bir şey var ki; aşk şiire dönüşmeye başladığı zaman hayata tek bir pencereden bakılıyor. Bütün renkli, cıvıl cıvıl hayallerin solmaya başladığı, aydınlığın git gide kararmaya başladığı,teması yağmurlu bir sonbaharı andıran bir hayat başlıyor. İstenen tek şey şiir ve yazılarla acımızı biraz olsun hafifletmek ve haykırmak oluyor. Bu duyguları bir daha nasıl yaşayabiliriz diye düşünmek ve git gide ümidi yitirmek oluyor. 



Bazen vazgeçmek gerekir. 
Bugün için.
______________________________________

Gather ye rose-buds while ye may, 
Old Time is still a-flying: 
And this same flower that smiles today, 
Tomorrow will be dying.