13 Eylül 2011 Salı

B'aşk'a türlü birşey //

Bu sayfayı açarken kendi kendime söz vermiştim. Sadece gerçekten "gerçekleri" yazacağıma dair. Şimdiye kadar da bunu bozmadım. Ama bundan sonra yazmak istediklerim için kendi kendime kızıyorum. Tersini mi yazsam yoksa içimden geçenleri mi yazsam bilemiyorum. Ama bitti ki artık. Görev tamamlandı. Anladım. Olmayacak. Yapabileceğimi sandım ama hayır. Yapamayacağım. Unutmak adına hiç bir umut yok. Yalanım yok, unutmayı Allahına kadar istedim. Yapamadım. Ama artık unutmak istemiyorum. Unutmamak içinde elimden geleni yapmaya karar verdim. Ama artık her hatırladığımda sinirlenerek yada ağlayarak değil. Bütün güzel anılarımızı biriktirip, onu yanımda yaşatarak hatırlayacağım. Anlık sinirlerimin hepsinden arınıp, kafamı tamamen toplayıp, yapacaklarıma karar verdim. Ne kin, ne nefret, ne de özlem... Hiç bir duygunun bu kararımda bir etkisi yok. Benim için o hiç kimsenin olamayacağı kadar özel bir yerdeydi. Bundan sonra da öyle olacak. Muhtemelen o olmayacak ama aslında hep benimle zaten. Bilmese de benimle... Böyle işte. Ha ! Diğer konuya gelirsek. İkisi de aynı aslında. Hep benimle birlikteler. Hepte öyle olacaklar. İfade zorluğu yaşıyorum yazarken. Tarif edilemez çünkü. Neyse bu kadar yazmakta yetti rahatlamam için. Oh.

"Yanında şeker getirmeyi unuttuğun ve benimde almaya üşendiğim için şekersiz içtiğim çayları bile özledim. Seninle uyumamayı, uykusuzluktan bayılana kadar, aptala dönene kadar saçmalamayı, olmayacağını bilsek bile hayal kurmayı... her şeyden ziyade -BİZİ- çok özledim."
______________________________________________


Sen tüm korkulara kapa gözlerini yine de aşk !
Çünkü ben çiçeklerin çiğ rengine sakladım seni.
Bana seslenen düşlerine değdirdim yüreğimi..
Bilsen kaç bin yıldır orada uyutuyorum ben seni..